Osmanlı zamanından kalma olup büyük sıkıntı manasına gelen püsküllü bela nereden geliyor acaba? Çokça kullandığımız deyimler arasında olmasa da anlamı itibariyle oldukça şaşırtıcıdır. Tanımına baktığımızda ise zarar veren kişi, nesne ya da durumları ifade eder. Bununla birlikte bu bela ya da sıkıntıların ortak özelliği ise kurtulmanın mümkün olmasıdır. Asla kendisinden kurtulması mümkün olmayan hemen her durum için bu deyimi kullanmak söz konusudur. Peki, bu deyimin nereden geldiğini merak ediyor musunuz?
Kurtulmanın söz konusu olmaması aslında bir zorunluluk ibaresini de beraberinde getirir. Bundan hareketle baktığımızda püsküllü bela aslında mecburi bir uygulamadan ortaya çıkar. Osmanlı’nın yenilikçi padişahlarından olan II. Mahmut Dönemi özelinde gerçekleşmiş bir olaydan alır hakkını. Bildiğimiz gibi II. Mahmut çok sayıda ıslahat yapmasıyla öne çıkmıştır. Ayrıca bazı ıslahatların Avrupai tarzda olması nedeniyle de “Gavur Padişah” olarak anılır.
Halihazırda püsküllü bela hikayesi ise fes kullanımıyla başlar. Osmanlı’nın Deniz Kuvvetleri Komutanı olan Hüsrev Paşa’nın bir sefer sonrasında fes getirmesini görür II: Mahmut. Donanma askerlerinin taktığı fes adı verilen şapkayı beğenir. Sonrasında nereden aldığını ve nasıl bir uygulama olduğunu merak eder. Ardından Fas’tan gelen feslerin kullanılmasını ister. Bununla birlikte 1828 yılında Fes Nizamnamesi çıkar ve artık sarık, külah yerine fes zorunlu olur. Tüm Osmanlı memurları ve askerleri için bu değişim oldukça zor olmuştur. Çünkü fes kullanımı bilhassa rüzgârlı havalarda kolay değildir. Devamlı uçarak kafadan çıkması sıkıntı oluştururken köşe kısımlarında ise püsküller vardı. Bundan hareketle halktan insanların birçoğu için bu fesler, püsküllü bela olarak anılagelir.
Osmanlı zamanında zorunlu bir uygulama olduğu için püsküle sahip bu fesleri takmak gerekirdi. Bundan dolayı da kurtulmak asla mümkün değildi. Böyle bir uygulamanın oluşmasından dolayı şimdilerde de sıkıntı verici durumlarla ilgili bu deyim dillerde yer alır. Kişinin kaçamayacağı bir sorunla karşılaşması durumunda püsküllü bela benzetmesi yapılır. Ayrıca yine böyle tipler için de “geldi yine püsküllü bela” isyanı da vardır. Biraz neşeli ve ancak yine de can sıkıcı olan deyimini hikayesi de budur.
Püsküllü Bela Deyimi Nereden Geliyor?
Kurtulmanın söz konusu olmaması aslında bir zorunluluk ibaresini de beraberinde getirir. Bundan hareketle baktığımızda püsküllü bela aslında mecburi bir uygulamadan ortaya çıkar. Osmanlı’nın yenilikçi padişahlarından olan II. Mahmut Dönemi özelinde gerçekleşmiş bir olaydan alır hakkını. Bildiğimiz gibi II. Mahmut çok sayıda ıslahat yapmasıyla öne çıkmıştır. Ayrıca bazı ıslahatların Avrupai tarzda olması nedeniyle de “Gavur Padişah” olarak anılır.
Fas Hediyesi Osmanlı Halkına Bela Oldu
Halihazırda püsküllü bela hikayesi ise fes kullanımıyla başlar. Osmanlı’nın Deniz Kuvvetleri Komutanı olan Hüsrev Paşa’nın bir sefer sonrasında fes getirmesini görür II: Mahmut. Donanma askerlerinin taktığı fes adı verilen şapkayı beğenir. Sonrasında nereden aldığını ve nasıl bir uygulama olduğunu merak eder. Ardından Fas’tan gelen feslerin kullanılmasını ister. Bununla birlikte 1828 yılında Fes Nizamnamesi çıkar ve artık sarık, külah yerine fes zorunlu olur. Tüm Osmanlı memurları ve askerleri için bu değişim oldukça zor olmuştur. Çünkü fes kullanımı bilhassa rüzgârlı havalarda kolay değildir. Devamlı uçarak kafadan çıkması sıkıntı oluştururken köşe kısımlarında ise püsküller vardı. Bundan hareketle halktan insanların birçoğu için bu fesler, püsküllü bela olarak anılagelir.
Püsküllü Bela Kullanımı
Osmanlı zamanında zorunlu bir uygulama olduğu için püsküle sahip bu fesleri takmak gerekirdi. Bundan dolayı da kurtulmak asla mümkün değildi. Böyle bir uygulamanın oluşmasından dolayı şimdilerde de sıkıntı verici durumlarla ilgili bu deyim dillerde yer alır. Kişinin kaçamayacağı bir sorunla karşılaşması durumunda püsküllü bela benzetmesi yapılır. Ayrıca yine böyle tipler için de “geldi yine püsküllü bela” isyanı da vardır. Biraz neşeli ve ancak yine de can sıkıcı olan deyimini hikayesi de budur.